Özel Sektörde LGBTİ+ Kapsayıcı Uygulamalar Paneli ve Lezbiyenlerin İnsan Hakları Raporu Sunumu

Ankara'da 17 Mayıs Derneği ve KaosGL LGBTİ+ tarafından düzenlenen "Özel Sektörde LGBTİ+ Kapsayıcı Uygulamalar Paneli", Türkiye'deki özel sektörde LGBTİ+ çalışanların durumunu ele aldı. 2023 yılında yapılan araştırmanın sonuçlarına dayanarak, LGBTİ+ bireylerin iş yaşamında karşılaştıkları zorluklar ve çözüm önerileri tartışıldı.

17 Mayıs Derneği ve KaosGL LGBTİ+ tarafından düzenlenen "Özel Sektörde LGBTİ+ Kapsayıcı Uygulamalar Paneli", 26 Nisan günü Ankara’da gerçekleştirildi. Türkiye'de Özel Sektör Çalışanı LGBTİ+'ların Durumu 2023 Yılı Araştırması’nın sunumuyla başlayan panelde, araştırmanın detayları, amaçları ve LGBTİ+’ların iş dünyasında yaşadıkları deneyimler Umut Güner tarafından aktarıldı. Açılış konuşmasının ardından sendikalar ve özel şirketlerle kurulan temaslara değinen Güner, bu kurumların çoğu zaman LGBTİ+’ların kendi bünyelerinde çalışan olduklarının farkında olmadığını belirtti. İşyerlerinde LGBTİ+ bireylerin, aileleri ve partnerlerinin olduğu gerçeğinin genellikle göz ardı edildiğini belirten Umut Güner, cinsel azınlıklardan olan çalışanların cis heteroseksüel meslektaşlarıyla aynı haklardan yararlanamadığı, bazen tatil günlerinde bile çalışmaya zorlandıklarını ifade etti.

Umut Güner’in açılış konuşmasının ardından Reyda Ergün Türkiye’de Özel Sektör Çalışanı LGBTİ+’ların Durumu 2023 Yılı Araştırması raporunu sunarak, yapılan araştırmadaki verileri paylaştı. LGBTİ+’ların işe alım süreçlerinden, iş yaşamında deneyimledikleri ya da karşılaştıkları, karşılaşma ihtimalleri bulunan ayrımcılıklardan bahsetti. Ergün sunumunda, araştırmaya göre LGBTİ+ bireylerin işyerlerinde ayrımcılık riskiyle karşılaşma korkusuyla kimliklerini gizlemek zorunda kalabildiğini, eğer ayrımcılığa uğrarlarsa, sendikalara, meslek örgütlerine veya yargıya başvurmayı tercih etmeme eğiliminde olabildiklerini belirtti. Oturum, soru-cevap bölümüyle son buldu.

“LGBTİ+’ların işyerlerindeki ayrımcılık sebebiyle hayat boyu öğrenme ve temel yetkinlik kazanma süreçleri kesintiye uğruyor”

17 Mayıs Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Defne Güzel ve Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Janset Kalan’ın LGBTİ+ Kapsayıcı İşyerleri için Öneriler sunumuyla devam eden panelde, LGBTİ+ çalışanların toplumdaki dışlanma ve ayrımcılıkla karşılaştıkları durumlara dikkat çekildi. 

Güzel, işyerlerinde kapsayıcılığın tanımını yaparken, farklılıkların kabul edilmesi, saygı duyulması ve herkesin eşit davranılması gerektiğini vurgulayarak işyerlerindeki ayrımcılık nedeniyle LGBTİ+ çalışanların hayat boyu öğrenme ve temel yetkinlik kazanma süreçlerinin kesintiye uğrayabildiğine dikkat çekti.

Defne Güzel, İş Kanunu'nun 5. maddesinde belirtilen, işyerinde dil, din, ırk, mezhep, renk, engellilik, siyasal düşünce, cinsiyet ve benzeri sebeplerle ayrımcılık yapılamaz ifadesine dikkat çekerek, LGBTİ+ bireylerin iş hayatında özgürlüğe kavuşmasının bir feminizm meselesi olduğunu belirtti. Bu özgürlüğün kadınların uğradığı cinsiyet ayrımcılığını da azaltabileceğine değinen Güzel, işyerleri için önerilerinde tüm çalışanların cis hetero sayılmaması gerektiğini vurguladı. 

LGBTİ+ çalışanların varlığının kabul edilmesine, iş ilanlarında “askerlik yapmış olması” ve benzeri cinsiyete dayalı ifadelerin kullanılmamasına, başvurularda yasal ismin sorulması zorunlu ise bile kişiye kendi adını da verme şansı sunulmasına, “Evli misiniz?” yerine “Partneriniz var mı?” gibi ifadelerin tercih edilmesine yer verdi. 

“LGBTİ+ bireylerin açık ve güvenli bir ortamda çalışması verimliliği artırıyor”

Janset Kalan ise kapsayıcı işyerlerinin önemini vurgulayarak, LGBTİ+ bireylerin açık ve güvenli bir ortamda çalışmasının verimliliği artırdığını belirtti. Ayrıca, yurtdışında yapılan araştırmalara göre, ayrımcılığın işyerinde verimliliği düşürerek maliyet kaybına yol açtığını da aktardı.

Her trans bireyin görünür olmayabileceğini belirten Kalan, işyerlerinin trans bir çalışanla karşılaşmadan önce bu duruma hazır olması ve kapsayıcı politikalarını hazırlaması gerektiğini söyledi.

Anksiyete, depresyon ve tükenme gibi sorunların, kendini gizlemek zorunda olmayan çalışanlarda daha düşük olduğunu da vurgulayan Janset Kalan, her işyerinin mutlaka bir taciz karşıtı politikası olması gerektiğini ve ayrımcılık veya taciz durumunda başvurulacak yolların belirlenmesi gerektiğini ifade etti. Cinsiyetlendirilmiş alanların her cinsiyet ve yönelime uygun hale getirilebileceğini ve işyeri içinde LGBTİ+ eşitliğinin benimsenmesinin önemini vurguladı. 

Lezbiyen İnsan Hakları Raporu Sunumu Gerçekleştirildi

Panelin devamında ise, Kaos GL Derneği’nden Damla Umut Uzun ve Suay Yüksel tarafından  26 Nisan Lezbiyen Görünürlük Günü kutlanarak, Lezbiyen İnsan Hakları Raporu sunumu gerçekleştirildi. 

Raporun, LGBTİ+ haklarına yönelik artan ayrımcılık ve nefret söylemleriyle mücadele etmek amacıyla, özellikle lezbiyen bireylerin yaşadığı hak ihlallerini incelemek üzere hazırlandığını belirten Uzun, LGBTİ+ hareketinin içinden gelen lezbiyen feminist perspektifle yazılan raporu katılımcılara tanıttı. 

Türkiye'deki lezbiyen hareketinin geçmişini ve mevcut durumunu ele alarak önemli bir bellek oluşturmayı hedefleyen raporun, metodolojik olarak, akademik literatürün incelendiği, medya takibinin yapıldığı ve yüz yüze görüşmelerin gerçekleştirildiği karma bir yöntem kullanıldığını belirtti. 

Raporun, lezbiyen hareketin tarihine ışık tutarak, Türkiye'deki lezbiyenlerin maruz kaldığı ayrımcılıklara ve hak ihlallerine odaklandığını söyleyen D. Umut Uzun, bu raporun kaynak yetersizliği nedeniyle planladıkları kadar kapsayıcı olamasa da, lezbiyen hakları konusunda Türkiye’de yapılmış en kapsamlı ilk yayın olduğunu vurguladı.

Lezbiyen bireylerin maruz kaldığı çoklu ayrımcılıkları ve bu ayrımcılıkların arkasındaki dinamikleri anlamak için yapılan derinlemesine analizi kapsayan bu raporu tanıtmaya devam eden Damla Umut Uzun, lezbiyenlerin maruz kaldığı hak ihlallerini anlamak için, eğitim, barınma, sağlık, istihdam, ifade özgürlüğü ve adalete erişim gibi alanlara odaklanıldığını ifade etti. Türkiye'de lezbiyen aktivizminin de tarihine bakılan raporda, 1990'ların başlarında çeşitli feminist gruplarda örgütlenen lezbiyen/ biseksüel kadınların mücadelesiyle başlanıldığından ve bu dönemde, İstanbul ve Ankara'da kurulan gruplar, lezbiyenlerin bir araya gelmesinden bahsedildi. Lezbiyen / biseksüel kadınlar, non-binaryler ve intersekslerin eşitlik mücadelesine destek veren LGBTİ+ derneklerinin bu süreçlerde öneminden bahseden Uzun, Venüs’ün Kız Kardeşleri, Sappho’nun Kızları, ÖTE-Kİ Ben, LezBİFem, Bitopya gibi örgütlenmelerin LGBTİ+ ve lezbiyen hareket açısından önemine değindi.

“Lezfobi ve Bifobi hayatın her alanında”

Rapor sunumuna devam eden Suay Yüksel ise lezfobi, kadın düşmanlığı, cinsiyetçilik, bifobi ve ahlakçılık gibi çok katmanlı önyargı ve ayrımcılık pratiklerini içeren temel bir LGBTİ+ hakları meselesi olarak ele alan raporun, lezbiyen bireylerin kadın olmaları veya kadın gibi algılanmaları nedeniyle ortaya çıkan ayrımcılığı vurguladı. Lezbiyen bireylerin, cis-heteronormatif toplumsal yapıda kamusal alanlarda ayrımcılık, taciz ve damgalamayla karşılaştığını söyleyen Yüksel, lezbiyen çiftlerin cinsel tacize uğrama riskinin arttığından bahsetti. Lezfobi ve bifobinin kamusal alanda, istihdam ve çalışma hayatında, sağlığa erişimde, adalete erişimde, eğitim hakkında, ifade ve örgütlenme özgürlüğünde ve barınma konusu gibi her alanda karşılaşılan bir durum olduğunu ifade eden Yüksel, lezbiyenlerin özellikle devlet hastanelerinde ayrımcılık endişesi nedeniyle özel hastaneleri tercih ettiğini ancak bu durumun maddi kaynaklara bağlı olduğunu söyledi. Raporu hazırlamak için görüştükleri kişilerden alıntılar yapan Yüksel, lezbiyenlerin hayatın her alanında karşılaştıkları zorluklara dikkat çekerek sunumu sonlandırdı. 

Panel 26 Nisan Lezbiyen Görünürlük Gününü tekrardan kutlayarak sonlandırıldı.