“Yasaklara karşı alternatif direniş yöntemleri oluşturuyoruz”

Onur Haftası kapsamında yayımlanan “OHAL sonrası LGBTİ+ hareketi ne durumda?” başlıklı röportaj dizisinin konuklarından biri Pembe Hayat Derneği oldu. Dernek adına Esma Akyel ve Çayan Azadi ile söyleşen Kültigin, derneğin ve festivalin çalışmalarını sordu:
 

“OHAL hak ve özgürlüklerimize doğrudan bir sansür”

OHAL sonrası süreci Türkiye’deki sansür ve ifade özgürlüğünün durumu açısından nasıl değerlendirirsiniz? Dernek olarak OHAL sonrasındaki çalışmalarınızda direkt ya da dolaylı olarak sansüre maruz kaldınız mı? Örnek verebilir misiniz?
Çayan Azadi: Derneğimizin merkezi Ankara’da bulunuyor. OHAL’in ilanından bir yıl sonra Ankara’da LGBTİ+ etkinlikleri Valilik tarafından süresiz olarak yasaklandı. Bu bağlamda OHAL ve Ankara’daki etkinlik yasağını birlikte değerlendirdiğimizde, derneğimizin faaliyetlerinin devlet eliyle dolaylı yoldan durdurulma çabasını çok net görebiliyoruz. Haklarımızın özüne dokunan ve ifade özgürlüğü, örgütlenme hakkı, hak arama özgürlüğü gibi pek çok anayasa ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınan haklarımızdan maruz bırakılıyoruz. OHAL’i bu anlamda hak ve özgürlüklerimize doğrudan bir sansür olarak okuyabiliriz. Bunun dışında, dernek faaliyetlerimizde Ankara sınırları içerisinde zorunlu olarak azalmaya gitmemizden, yasaktan sonra ise faaliyetlerimizi iptal etmek zorunda kalmamızdan bahsedebiliriz. Ankara’da 17 Kasım 2017’de düzenlemek istediğimiz Alman LGBTİ+ Film Günleri, hukuka aykırı bir şekilde gösterim mekanına giden bir tebligatla yasaklandı. Ardındansa 18 Kasım 2017 tarihinde, 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü etkinliklerimizin ikinci gününde getirilen süresiz yasakla 20 Kasım ve KuirFest gibi etkinliklerimizi Ankara’dan çıkarmak zorunda kaldık. 3 Mart Dünya Seks İşçileri Günü etkinliklerimizi ise sosyal medyaya taşıyarak “Alternatifleri Örüyoruz” diyerek canlı yayın etkinlikleri halinde gerçekleştirdik.
 

“Hareketin pratiğinde sürekli sansür ve otosansürle mücadele söz konusu”

Sizce LGBTİ+ hareketi sansür ve otosansürle nasıl mücadele edebilir? Önümüzdeki süreç açısından öngörüleriniz neler?
Esma Akyel: Aslında, LGBTİ+ hareketinin pratiğinde, hep yasak, sansür ve otosansürle mücadele etmek söz konusu diye düşünüyoruz. Ve hareket, günümüze dek, farklı mecralar, taktikler ve alternatifler bularak yoluna devam etti. Ankara’daki LGBTİ+ etkinlikleri yasaklarından sonra, alıktırmadan gerçekleştirdiğimiz mekanlı/mekansız aktivitelerle bir araya gelmeye devam ettik. Tabii diğer yandan, festivali İstanbul’a taşımak zorunda kaldık. İstanbul ayağı, Türkiye’nin farklı şehirlerinde ve yurtdışında diasporada yaşayan komüniteden arkadaşlarımızın, aktivistlerin bir araya geldiği, yasaklara karşı güçlü bir dayanışma alanı haline geldi. Aynı zamanda, derneğin Youtube kanalını açma fikri de böyle bir süreçte ortaya çıktı; ve komünite olarak, bir araya geldiğimiz ve görünürlüğümüzü devam ettirdiğimiz bir performans alanına ve alternatif bir direniş mecrasına dönüştü. Yani, hareketin, her engel karşısında, çatlaklar oluşturarak ve oralardan sızarak devam edeceğini düşünüyorum.
 
Röportajın tamamını okumak için tıklayınız.