Bayram Sokak 12 Platformu'ndan Buse Kılıçkaya ile Bayram Sokak'taki Gelişmeleri Konuştuk: "Bayram Sokak Bir Hafıza ve Dayanışma Merkezidir!"

Bayram Sokak 12 Platformu’ndan Buse Kılıçkaya, Bayram Sokak’ta ev mühürlemeleriyle birlikte yaşatılan hak ihlallerini ve beraberinde gelişen süreci pembehayat.org’a anlattı. 

İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Bayram Sokak’ta yaşayan trans kadınlara, geçtiğimiz aylarda (28 Şubat) kaymakamlık tarafından evlerinin mühürleneceği bildirildi. Ardından 4 Mart’ta ise trans kadınların ve sokak sakinlerinin yaşadığı evler 3 ay süreyle mühürlendi.

“Toparlanmak için süre istedik, 4 Mart’ta evler mühürlendi”

Mühürlemenin taraflarına telefonla bilirildiğini ifade eden Buse Kılıçkaya, kısa sürede toparlanmayacaklarını bildirerek süre talep etmelerine rağmen, 4 Mart’ta apartmanların mühürlendiğini belirtti. Kılıçkaya aktarımına şu şekilde devam etti:

“Aslında bildiğiniz gibi Bayram Sokak ilk defa bir mühürlenme olayı yaşamıyor. Geçmişten bugüne birden fazla mühürlenme olayına maruz kaldı. 28 Şubat'taki Kaymakamlık yasağında da bir telefon geldi ve sadece Bayram Sokak 12 numaralı apartmanın değil, sokakta yer alan 3 tane daha apartmanın kapatılacağına dair bir bilgi verildi. Ardından karakola davet edildik. Karakolda imzaların atıldığını ve kapatılacağına dair bilgileri aldık. Biz de kendi derdimizi anlattık. Burada yaşadığımızı kısa sürede toparlanamayacağımızı, en azından bize toparlanmamız için bir zaman verilmesi gerektiğini söyledik. Ve 4 Mart'ta da apartman mühürlendi.” dedi. 

“Bir kedimiz var, ismi Bayram. Bayram için de bir yer bulunması, bir yere yerleştirilmesi gerekti”

Mühürleme sonrası, binada yaşayan insanlar ve hayvanlarla birlikte nereye yerleştirileceklerine dair bir yol haritası oluşturmaya çalıştıklarını ve sürecin başında yalnız bırakıldıklarını belirten Kılıçkaya, “Bir kedimiz var, ismi Bayram. Bayram için de bir yer bulunması, bir yere yerleştirilmesi gerekti ama bu süreç her defasında tek başımıza kaldığımız ya da bir haberle geçiştirildiğimiz bir dönemdi. Biz de bu süreçte biraz daha kendimizi anlatma, kendimizi ifade etmeyle alakalı bir karar aldık. Bu karar sadece Bayram Sokak 12'de yaşayan insanlar olarak alınmış bir karardı. Dedik ki biz bunun mücadelesini bu süreçte hukuki olarak vereceğiz. Böyle bir karar verdik.” 

Süreçte Kimsenin Dışarıda Kalmamasına Dair Mücadele Pratiği Geliştirildi

Haklarını savunmak için hukuki süreç başlattıklarını belirten Buse Kılıçkaya, sonrasında İstanbul’daki birçok aktivist ve sivil toplum kuruluşunun, Bayram Sokak’taki insanlara destek olmak için sürece dahil olduğunu belirterek konuşmasına devam etti: 

“Sonrasında İstanbul'dan bağımsız veya örgütlü olan birçok aktivist sürecin içerisine dahil oldu. Ve bizlerin nereye yerleştirileceğine, ne yapacağımıza, nasıl bir yol izleyeceğimize dair hep beraber kafa yormaya çalıştık. Sürecin hiçbirimizin dışarıda kalmayacağı bir duruma tekabül etmesini istiyorduk ve bununla da ilgili mücadele kararı aldık. Çünkü daha önce yine Bayram Sokak’ta yaşayan trans bir kadınının, şemsiyenin altında soğuktan öldüğü bilgisi gelmişti. O kadın da Bayram Sokak’ta yaşayan bir kadındı. Bayram Sokak'ta binaların kapatılmasıyla birçok insanın ciddi sıkıntılar yaşadığını her defasında görmüş ve gözlemlemiş olduk.” dedi. 

Emniyet ve Kaymakamlıktan Teşhircilik İddiaları

Kaymakamlık ve emniyetin, apartman sakinlerinin camdan sarkarak teşhircilik yaptığı iddiasıyla binaları kapatmaya çalıştığını belirten Kılıçkaya, idari mahkemeye başvurarak yürütmenin durdurulmasını talep ettiklerini söyleyerek, “Burada kaymakamlığın ve emniyetin yapmaya çalıştığı şey, hazırladığı bu olay; bütün kadınların camdan sarkmak suretiyle teşhircilik ve fuhuş yaptığı iddiası. Sokaktaki apartmanlar bu iddia üzerinden kapatılmaya çalışıldı. Sonra biz de idari mahkemeye bununla ilgili dava açtık ve yürütmenin durdurulmasını talebinde bulunduk.” dedi. 

Basın Açıklamasının Yapıldığı Dernek Binası Polis Ablukasına Alındı

İnsan Hakları Derneği’nin ve çeşitli sivil toplum kuruluşlarının avukatlarının, İstanbul Onur Haftası Komitesi ve 20 Kasım Trans+ İnisiyatifi aktivistleri ile iletişime geçtiklerini aktaran Kılıçkaya, birlikte basın toplantısı düzenleyerek Bayram Sokak sakinlerinin yaşadıkları mağduriyeti dile getirdiklerini ifade etti. Basın açıklamasının gerçekleştirildiği sırada polisin dernek binasının önünü ablukaya aldığını ifade eden Buse Kılıçkaya, “Bizler basın açıklamasının ardından Bayram Sokak'a gittik ve Bayram Sokak'taki üç apartman, bina kapılarından mühürlendi.” dedi. 

“Ölüme terk edilen bir hayat sunuluyor maalesef.”

Bayram Sokak’ta yaşanan bu kapatmanın seks işçiliği iddialarıyla sınırlı kalmadığını ve yaşadıkları yerden edilmelerinin barınma hakkı ihlali olduğunu belirten Kılıçkaya, “Elbette Bayram Sokak'ta yaşayan seks işçileri var. Bu iddialarla kapatma sonrası insanın aklına “Seks işçileri nerede yok?" sorusu geliyor. Emniyet ziyaretimizde de, benim sivil toplumda çalıştığım dönemde de, bireysel olarak aktivizm yaptığım dönemlerde de, seks işçiliği meselesini uzun uzun anlattık. Seks işçiliği yapan insanların koşullarının iyileştirilmesi, özellikle trans kadınların eğitim hakkı, istihdam, sağlık ve barınma haklarının önemli olduğunu defalarca söyledik. Bu devletin temel bir sorunudur. Yani bir insana eğer ekmek vermiyorsanız, iş vermiyorsanız, barınma sağlamıyorsanız, hiçbir şey yapmıyorsanız; bu insanlar ne olacak? Yani ölüme terk edilen bir hayat sunuluyor maalesef.” dedi. 

Bayram Sokak Bir Hafıza ve Dayanışma Merkezidir!

Bayram Sokak’ın trans kadınların yıllardır yaşadığı, bir hafıza ve dayanışma merkezi olduğunu vurgulayan Kılıçkaya, “Biz Bayram Sokak 12'de barınma hakkı, sokak örgütlenmesi ve bir hafıza merkezi gibi bir yerden hareketle yola çıktık. Çünkü Bayram Sokak, 1979 yılından beri trans kadınların yaşadığı bir yer. Oralara yerleşmişler, oralarda yaşamışlar, orada barınmışlar ve orada anılarını biriktirmişler. Mesela Deniz Anne ve Yasemin Abla var. Deniz Anne 80, Yasemin Abla da o yaşlarda bir kadın. Yıllardan beri orada hayatını devam ettiren birçok insan var ve evleri teker teker kapatıldı. Keşke sadece evler kapatılsa! Yani diyelim ki seks işçiliği meselesi üzerinden iddia ettikleri yer kapatılmış, buna “Pekâlâ!” diyebilirsiniz. Fakat bir binaya mühür vurulması… Bu en büyük ihlalinin başlangıcıydı bizim için.” dedi.

Bayram Sokak’ı ve Hikayelerle Dolu Hafızasını Görmek İstemediler

Bayram Sokak’ta emniyet ve kaymakam tarafından kapatmalara ilişkin öne sürülen seks işçiliği gerekçesini eleştiren Kılıçkaya, Türkiye’nin her yerinde seks işçiliği yapan insanların bulunduğunu belirterek, “Bayram Sokak’ta da seks işçisi insanlar var ama Beyoğlu'nun neresinde seks işçisi insanlar yok? Türkiye'nin neresinde seks işçisi insanlar yok? Bu soruyu devletin, kaymakamın bir kez düşünmesi gerekiyor. Mesela Beyoğlu apartlarını dolaşın, Beyoğlu'nun otellerini dolaşın, Beyoğlu'nun her bir köşesini dolaşın. Yani o zaman bu gerekçeyle bütün binalara mühür mü vurmak gerekiyor?” dedi ve ekledi "Trans kadınların olduğu her yerde, her zaman söylenen temel mesele aslında seks işçiliği meselesi olmuştur. Ama gerçekten bizlerin orada barındığını, bir hafızamız olduğunu, hormonu vurulduğumuz yerin bir dayanışma evi olduğunu; aynı zamanda insanların birbiriyle olan iletişiminin, birbirlerine anlattıkları hayatta kalma pratiklerinin ve bilgilerinin olduğunu hiçbir zaman görmediler. Örneğin, Bayram Sokak'ın içi, hormon vurulmaya gelindiğinde iğnecinin geldiği, kıyafetlerin alındığı-satıldığı bir yerdir. Mahalleyle ve esnafla ilişkiler iyidir. Birbirleriyle kurdukları bağlar farklıdır. Beraber ağlanır, beraber gülünür. Bu ve buna benzer birçok hikayeyi görmek istemediler." dedi.

Bayram Sokak 12 Platformu Hafıza Çalışacak

Barınma hakkı ile ilgili hukuki mücadelenin yanında hafıza çalışmaları yapmayı hedeflediklerini dile getiren ve idari mahkemeye başvurduktan sonra gelen savunma süreci zarfında Bayram Sokak 12 Platformunun kurulduğundan bahseden Kılıçkaya, platformun temel amacının barınma olduğunu belirterek “Bayram Sokak 12 sadece trans kadınların olduğu, trans kadınların yaşadığı ve yıllardan beri belki de binlerce trans kadının gelip geçtiği bir hafıza mekanı. Biz daha çok Bayram Sokak 12 Platformu olarak hafıza çalışacağız. Bizim için önemli olan hafıza, sokak ve dayanışmanın büyütülmesi.” dedi. 

“Sokağa attığınız kişiler nerede yemek yiyecek?”

Mühürleme olayı sonrasında dayanışmak ve bir araya gelmek amacıyla Yeryüzü Sofrası kurmak istediklerine, fakat polisin sokağı abluka altına alarak 8 kişiyi işkenceyle gözaltına aldığına değinen Kılıçkaya, bu tür kapatmaların siyasi ve rant odaklı olduğunu düşündüğünü ifade etti. Konuşmasına devam ederken ise şu ifadelere yer verdi: 

“Çok tuhaf bir gözaltıydı. Yaşadığımız yerden, evlerden atıldık. Bir de üzerine sokaktan atıldık. Yani sokağa attığınız bir kişinin nerede yemek yemesini bekliyordunuz? Veya o insanların sokağa atılan kişilerle dayanışmasından, buluşmasından mı korkuyordunuz? Bu benim aklımı bayağı bir meşgul etti. Sokağa attığınız kişiler nerede yemek yiyecek? Tabii ki sokakta yemek yiyecek! Ve doğal olarak bu meseleden sonra, buna bile tahammüllerinin olmadığını anladık. O gün aklıma şu geldi: Bayram Sokak hangi dönemlerde kapatılıyor? LGBTİ+lara yönelik herhangi bir yasak olduğunda, pridelar olduğunda veya eylemler olduğunda. Bir bakıyorsunuz en fazla bir hafta içerisinde tekrar kapatma kararları geliyor ve her defasında bunun mağduru olan Bayram Sokak'taki insanlar oluyor. Bunu da anlamış değiliz.”

“Bu tür kapatmalar siyasi ve rant odaklı”

Seçimlerin yaklaşmasıyla, sokaktaki apartmanların kapatılma kararının paralel olduğuna dikkat çeken Kılıçkaya, aynı zamanda Beyoğlu’nun gündeminde kentsel dönüşüm ve rant olduğunu ifade ederek 

“Seçimler yaklaşıyordu ve seçimlerin hemen ardından sokağın kapatılması, bunun siyasi bir süreç olduğunu bize gösteriyor. Sadece siyasi bir süreç değil. Biliyorsunuz Beyoğlu aynı zamanda kentsel dönüşüm ve rant meseleleri ile de gündemde olan bir yer. Aynı zamanda da başka kirli ilişkilerin de döndüğü birçok alanı kapsıyor. O yüzden de tek başına siyasi bir şey de olduğunu düşünmüyoruz. Bir rantın da olduğunu düşünüyoruz. Bu rant devreye girdiği zaman, bizlere neler yaşatıldığının da çok canlı şahitleriz. Her zaman bunu yaşadık. Tarihimiz boyunca biz trans kadınlar hep buna benzer ilişkilerde mağdur olanlar olduk. Ama bu mağduriyet bizi tekrar bir dayanışma, mücadele ve bir aradalık bilincine tekrar itiyor. Birbirimize sarılmamıza vesile oluyor. Bu anlamda da umutluyuz.”

“Erkek egemen bir sistemin içerisinde yaşadığımızın farkındayız”

Konuşmanın devamında ise insanların barındıkları yerlerden kapatmalarla dışarı atıldığına dikkat çeken Buse Kılıçkaya, “Erkek egemen bir sistemin içerisinde yaşadığımızın farkındayız. Trans kadın eşittir, seks işçisi eşittir, mağdur ilişkisini defalarca her yerden yaşadık. Mensubu bulunduğumuz ailelerimiz, mensubu bulunduğumuz sivil toplum örgütleri, mensubu bulunduğumuz sokaklarımız, mensubu bulunduğumuz illerimiz, ilçelerimiz ve yaşadığımız ülke tarafından sürekli krimalize edilip sürekli dışlanan bir erkek egemen bakış açısıyla yok edilmeye çalışıyoruz. Biz buna alışığız aslında, mücadelemizin bir yöntemi de tam budur. Bizler barınmak istiyoruz, yaşamak istiyoruz. Hayatlarımızı devam ettirmek istiyoruz ve bunun da mücadelesini vermeye çalışıyoruz.” dedi ve “Aynı sistemde mesela Türkiye'de birçok seks işçisi erkek hayatlarına devam ederken bir gün şöyle bir haber duydunuz mu hiç? "Seks işçisi erkekler Beyoğlu'nun apartlarında!, seks işçisi erkekler şunu yapıyor, seks işçisi erkekler bunu yapıyor!" Erkek egemen bakış açısı dediğimiz şey tamamen bu. Birçok erkek seks işçisi olmasına rağmen, hiç kimse onlara diyecek bir şey bulamazken; trans kadın söz konusu olduğunda onlara karşı bir savaş başlatılıyor. Bu mağduriyeti yaratan şey, tamamen bu bakış açısından doğan bir durum.” sözlerini ekledi. 

Bayram Sokak 12 Platformu, Belgesel Çekiyor

Bayram Sokak 12 Platformu’nun hafıza çalışmalarına bir belgesel filmle başladığını ifade eden Kılıçkaya, Bayram Sokak’ın trans kadınlar için önemli bir yaşam ve dayanışma merkezi olduğunu belirterek, medyanın ve sivil toplum kuruluşlarının desteğini beklediklerini söyledi. Sokakta yaşayan trans kadınların dayanışma ve yaşam hikayelerini anlatan bu belgeselin son bir çekiminin kaldığını ifade ederek, hak mücadelelerinin devam edeceğini vurguladı. Barınma hakkının tüm kesimlerce bir problem haline geldiğini belirten Buse Kılıçkaya, “Barınma hakkı şu an Türkiye'de sadece bizlerin değil, birçok insanın yaşadığı bir problem haline dönüştü. Yıllar önce, çalışma hayatı, barınma hakkı, istihdam ve birçok konuda farklılıklarımıza yönelik sansür ve abluka gibi uygulamalardan bahsettiğimizde çok fazla anlaşılmıyordu. Bugün, ülkenin geldiği durum, geçmişte anlatmaya çalıştığımız ve anlattığımız birçok farklılıkla birlikte mücadele eden insanların haklı olduğunu gösteriyor. Şimdi herkesin mağdur olduğunu görüyoruz. Bu süreçte medyanın, sivil toplum örgütlerinin, sokaktaki insanların ve her kuşaktan, her yaştan insanın birlikte mücadele edebileceği ve sesini duyurabileceği insan hakları temelli sansürsüz bir süreç işletilmesini istiyoruz.” dedi.

“Birbirimizin sesi olmaya başladığımız anda hepimiz birbirimizi daha güçlü ve daha anlaşılır algılamaya çalışacağız.”

Son olarak Bayram Sokak'ta örgütlenmeye ve bir araya gelmeye devam edeceklerini belirten Kılıçkaya,  “Bundan sonraki süreçte neler olacağını bilmiyoruz. Bir dava sürecimiz olacak ve bu dava sürecinin tüm Türkiye'deki LGBTİ+ örgütleri ve oluşumları tarafından, aynı zamanda bu sürece katkı sunmak isteyen bütün sivil toplum örgütleri tarafından sahiplenilmesini umut ediyoruz. Birbirimizin sesi olmaya başladığımız anda hepimiz birbirimizi daha güçlü ve daha anlaşılır algılamaya çalışacağız. Bu tarz yıpratma, durdurma, dışlama ve dışarıya atma meseleleri bizi hiçbir zaman yıldırmayacak, bilakis güçlendireceğine inanıyorum. Hep beraber, yine farklılıklarımızla birlikte bir arada durduğumuz günleri umut ediyoruz.” dedi.