Zorlayıcı Duygularla Büyüyebilmek I Can Eren

Endişeliyiz, öfkeliyiz, stresliyiz ve birçok duyguyu birlikte yaşadığımız bir süreçten geçiyoruz.

Bu süreçte her birimizin biricik, özgül ve kolektif baş etme yöntemleri var. Duygularımız ve baş etme pratiklerimiz üzerine düşünmek bir için yoğun belirsizlik ve kaygı deneyimlediğimiz bu süreçte ara verip kendimize yönelmek duygularımız ve düşüncelerimizi anlamanın ilk adımı. Bu adımla birlikte kaygımızın arttığı bu dönemde bireysel ve kolektif olarak neler yapabileceğimiz üzerine birlikte düşünmek adına bir ara verip soluklanalım diye bu yazıyı kaleme alıyorum.

Öncelikle bedenimizin ve zihnimizin anlamlandırmakta zorlandığı bu süreçte yine bedenimiz ve zihnimizin verdiği tepkilere odaklamakla başlayabiliriz. Bu tepki nasıl bir tepki? Hangi duygularımızı barındırıyor? Kaygı ve/veya korku mu, öfke ve/veya çaresizlik mi, bunalma ve/veya üzüntü mü ya da bir başka bir duyguyu mu deneyimliyoruz? Bu duygular bedenimizde nerede kendini gösteriyor? Bu zorlayıcı duygular bazen kalp çarpıntısı, nefes alamama, uyuşukluk, tetikte olma hissiyatı gibi bedensel belirtilere neden olabilir. İçinde bulunduğumuz anı yaşamamıza engel olabilir ve gelecekle ilgili olumsuz senaryolar oluşturmaya ve bu senaryolarla zihnimizi meşgul etmeye başlayabiliriz. Bu duruma uykusuzluk, sürekli uyku hali, bağımlılık yapıcı özelliği olan uyaranlara baş vurmak, güvenli olmayan ilişkilerde bulunmak gibi birçok deneyim eşlik edebilir. Bu deneyimleri yaşarken kendi baş etme gücümüzü olduğundan daha zayıf görebiliriz.

İçinde bulunduğumuz süreçteki duygumuzun ismini koymak ve görselleştirmek neyi deneyimlediğimize dair anlamlandırmakta zorlandığımız durumlara verdiğimiz tepkileri daha iyi tanımamızı sağlayacaktır. Birçok yoğun ve karmaşık duygulara sahip olduğumuz bu süreçte stres faktörlerinin neler olabileceğini birlikte düşünebiliriz. Kendimizi ‘’azınlık’’, ‘’öteki’’, ‘’hedef tahtasına konulan’’, ‘’saldırıya açık’’ ve toplumsal söylemleri içselleştirdiğimiz bir noktada bulabiliriz. Bu noktada duyduğumuz iç sese verilen LGBTİ+fobik cevaplar zorlayıcı duygularımızı arttırabilir.

Öte yandan seçim ve politik atmosferdeki nefret söylemleri haricinde deneyimlediğimiz birçok süreç bu zorlayıcı duygularımızı besleyen birer stres faktörü olabilir. Açılma/açılmama, atanmış aileyle kurduğumuz ilişkiler, barınma, ekonomik kriz, okul, iş ortamı, cinsiyet uyum sürecinde sağlığa erişememek, bedensel/kişisel ve toplumun dayattığı hoşnutsuzluk, toplum ve yakınlarımız tarafından reddedilme, dışlanma, nefret suçuna maruz kalma ve önyargıyla karşılaşma ihtimali gibi bir çok stres faktörü bu zorlayıcı duyguların katmanlarını arttırabilir. Kesişimsel kimliklere sahip olmak (HIV’le yaşamak, göçmen olmak, seks işçisi olmak, yaşlı olmak vb.) da bu zorlayıcı duyguları farklı farklı deneyimlememiz anlamına gelir. Zorlayıcı bir duygunun içerisinde kapana kısılmış olduğumuzu hissedersek aşağıdaki pratikler bu duyguyu sağaltmanıza yardımcı olabilir;

  • Nefes almakta zorlandığınızda bedeninizde size güç verebileceğini düşündüğünüz bir uzvunuza odaklanıp nefes alıp vermeye devam etmek ve o uzvunuzdan güç almak
  • Öfkeli ve yoğun stresli hissettiğinizde, 4’e kadar içinizden sayarak burnunuzdan nefes alıp bir müddet nefesinizi tuttuktan sonra 8’e kadar içinizden sayıp ağzınızdan nefes vermek
  • Zorlayıcı duygularla birlikte bedeninizden uzaklaştığınızı fark ettiğinizde ayaklarınızı sağlam bir zeminin üstüne koyup oturarak, çevrenizde gördüğünüz 5, işittiğiniz 4, kokusunu aldığınız 3, temas ettiğiniz/dokunduğunuz 2 şeyi saymak ve ağzınızdaki tadı fark etmek.

Bu pratiklerden sonra, hissettiğimiz duygunun neye benzediğinin adını koymak, resmini çizmek, metaforlaştırmak, somutlaştırıcı bir nesneyle tanımlamak hissetiğimiz duyguda kalabilmeyi ve o duyguyu anlamlandırabilmeyi sağlamanın öncülü olabilir. Bu anlamlandırma sürecinde aşağıdaki soruları her bir duygu ya da içinde bulunduğumuz süreç için kendimize sormak yardımcı olabilir;

  • Bu duyguyu/süreci deneyimlediğimde bedenimde ve çevremde neler oluyor?
  • Bu duygu belirli şartlarda/ortamlarda daha sık ortaya çıkıyor mu?
  • Bu duygu/süreç ne zamandan beri var, benzer bir duyguyu/süreci daha önce deneyimledim mi?
  • Bu duyguyu/süreci görselleştirecek olsam neye, hangi karaktere, metafora benzerdi?
  • Bu görselin/karakterin/metaforun bir ismi olsaydı ne olurdu?

Zorlayıcı duygularımızı anlamlandırmaya ve tanımaya başladığımızda bu duyguların gündelik işlerimizi, çevremizde olan ilişkileri, kendimizi görme şeklimizi ve kendimize olan davranışlarımızı, umutlarımızı ve planlarımızı nasıl etkilediği üzerine düşünmemiz kolaylaşacaktır. Bütün bu stres faktörleriyle birlikte deneyimlediğimiz bu belirsiz süreçte, geçmişteki benzer duyguları hissettiğimizde kullandığımız beceriler ve değerler bize yol gösterici olabilir. Hayatımızı anlamlı kılan ve değer verdiğimiz bir amaca yönelmek, duygularımızın davranışlarımızı nasıl etkilediğini gözlemlemek, bedenimizi dinleyerek ihtiyaçlarına ve özbakıma öncelik tanımak ve üzerinde kontrolümüz olduğunu hissettiğimiz durumlara odaklanmak bu zorlayıcı duyguları deneyimlerken esenliğimizi arttırıcı rol üstlenebilir.

Daha önce benzer bir zorlayıcı duygu deneyimimiz olduysa bu sorulara cevap vermek ve cevapların üstüne düşünmek işlevsel olabilir;

  • Benzer bir zorlayıcı duygu uyandıran süreçte işlevsel olduğunu düşündüğün ve  iyi gelen/hissettiren davranışın ya da sahip olduğun düşünce neydi?
  • Bu adımı atmanı ya da bu farklı düşünceye sahip olmanın önünü açan ne oldu?
  • Bu adımı, davranışı ya da düşünceyi görsel olarak tarif etsen aklında nasıl bir resim oluşur?
  • Bu davranışın kendi üzerinde nasıl bir etkisi oldu? Çevrendeki kişiler üzerinde nasıl etkileri oldu?
  • Bu davranış neyi mümkün kıldı ve hayatındaki umutlar ve planların ile ilişkisi neydi?
  • Bu davranışın etkilerini düşündüğünde bu etkilerden memnun musun, memnun değil misin, her ikisi de mi?
  • Bunu hayatında daha fazla mı yoksa daha az mı istersin?

Zorlayıcı duygular uyandıran bu süreçte güçlü yanlarımızı ve becerilerimizi anlamlandırmak için yukarıdaki sorulara verdiğimiz cevaplar doğrultusunda ihtiyaçlarımızı gözden geçirebiliriz. Bu ihtiyaçlar; güvenli bir alanda sosyalleşmek, yakın biriyle zorlayıcı duygularımız üzerine konuşmak, bireysel/kolektif iyilik arttırıcı LGBTİ+ sosyal etkinliklerine katılmak, ruh sağlığı uzmanlarıyla iletişime geçip bireysel psikolojik danışmanlık almak dahil olmak üzere kendimize has ve biricik bir ihtiyaç da olabilir. Bu ihtiyaçlarımız için destek olabilecek dayanışma ağları, LGBTİ+ örgütleri, trans-sosyal çevremiz, seçilmiş ailemiz ve yakınlarımızla konuşmak ihtiyaçlarımızı karşılamamız ve zorlayıcı duygular üzerinden bizim gibi hisseden LGBTİ+’larla duygudaşlık kurmamızı sağlayabilir. Bu duygudaşlık zorlayıcı duygularda kalabilmemizi, bu duygularımızı anlamlandırabilmemizi ve hep birlikte büyüyebilmemizi sağlayacaktır. Bütün bu süreçte LGBTİ+ aktivistleri olarak da ruhsal travmanın ikincil etkilerinin yarattığı duygularımızı, olası psikolojik tükenmeyi, yorgunluk ve riskli davranışlarımızı da fark ederek kendi esenliğinimizi ve sınırlarımızı da gözetmeyi unutmamamız gerekli.

Unutmayalım ki bizler, insanlar olarak anlam üretici canlılarız. Anlam üretmekte ya da anlam vermekte zorlandığımızda deneyimlediğimiz süreçlerde birçok zorlayıcı duyguyu hissetmemiz oldukça doğal. Bu duyguları deneyimlerken zorlansak da önce kendimizden ve sonra başkalarından gelecek her türlü desteğe layığız ve bu desteği hak ediyoruz. Bu süreci de yalnız ya da yanlış olmadığımızı hatırlayarak ve birbirimize tutunarak aşabilmemiz mümkün. 


Yazan: Can Eren