
Tarihte ilk kez, 29 Haziran’da düzenlenen 23. İstanbul Onur Yürüyüşü’ne katıldığı gerekçesiyle gözaltına alınan 53 kişiden üçüne tutuklama kararı verilmişti. Geri kalanın adli kontrol şartıyla serbest bırakıldığı Onur Yürüyüşü Davası’nın ilk duruşması bugün (8 Ağustos) görüldü. Yoldan geçerken gözaltına alınarak tutuklanan Onur Yürüyüşü tutuklularından Doğan Nur 30 Temmuz’da tahliye edilmişti
Toplam 53 kişinin yargılandığı davanın ilk duruşması hareketli geçti: 23. İstanbul Onur Haftası Komitesi, duruşma başladığı sırada yargılanan sanıkların ve avukatlarının salona alınmadığını duyurdu.
Aranın ardından başlayan duruşmada; kafede oturduğu sırada gözaltına alınan Hivda Selen ve Sinem Çelebi hakkında tahliye, diğer 51 kişi hakkında adli kontrolün kaldırılması kararı verildi. İkinci duruşma 24 Aralık’ta.
Can ve Diren süreci değerlendirdi:
“Bu sene onur haftamız ve yürüşüyüşümüz, -sözde- aile yılının da etkisi ile çok daha baskı ve şiddet ortamında gerçekleşti.
İstanbul Valisi Davut Gül İstanbul'da onur yürüyüşünün yapılmasına kesinlikle engel olunacağını - hukuksuz olmasına rağmen - açıkça ilan etti ve İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüşünden bir hafta öncesinde tüm şehir ve merkezler, demir bariyerlerle örüldü ve polis ablukası altına alındı.
Geçtiğimiz sene yürüdüğümüz Bağdat Caddesi’nde, bir hafta öncesinden çevik kuvvet ve TOMA beklemeye başladı. İktidar tüm kademeleri ve gücüyle lubunyalara saldırdı. İstanbul Trans Onur Yürüyüşü günü bir arkadaşımız evinden çıkıp işine gittiği sırada gözaltına alındı. Hukuksuzca telefonuna el konuldu.
Bu yıl İstanbul Onur Haftası ve Yürüyüşünün çok zor geçeceği belliydi. Bunun için çokça tartıştık ve çokça önlem almaya çalıştık. Haftamız boyunca, hiç bir etkinliğimize engel olamadılar, hepsini yaşattık, tartıştık, gullüm yaptık, yaşadık.
Ancak, 29 Haziran Pazar, LGBTİ+ Yürüyüş günü yürüyüş yerimiz bile olmayan yerlerde, henüz yürüyüşe katılamamış, yürüyüşe ulaşmaya çalışan, kafede oturan lubunyalara, avukatlara ve basına, hatta lubunya olduklarını düşündükleri herkese dahi polis saldırdı. Gözaltına aldı.
İzinsiz gösteri düzenlemek anayasal bir haktır. Velev ki diyoruz, velev ki hakkımız olmasa bile, suç unsuru oluşturacak bir durum bile oluşamadı, gözaltına alınan arkadaşlarımızın çok büyük bir kısmı yürüyüş alanında bile değildi. Bu iktidarın sadece lubunya varoluşunu cezalandırması, ve hukuksuz olmasının yanı sıra aynı zamanda varoluşumuza açık bir tehditleri olduğu anlamına geliyor. Bugün mahkemede avukatlarımızın bile salona girememesi, arkadaşlarımızın savunmalarını bile yapamaması, bu açık nefret ve tehditin net kanıtıdır.
Onur Yürüyüşü’nün barışçıl bir şekilde gerçekleştiği 23 sene içerisinde, gittikçe artan gözaltılar, tehditler, şiddetler, korkutmalar ve daha nicesi, ne bizi geri adım attırır, ne de amacımızdan uzaklaştırır. Biliyoruz ki sesimiz her zamankinden daha çok duyuluyor, bu baskı ve şiddetin de sebebi bu. Bizim üzerimizde korku yaratmaya çalışanların, kendi korkularından bunu yaptıklarının farkındayız.
Doğan’ın 30 gün, Hivda ve Sinem’in ise 40 gündür katılmalarının hak olduğu ama fiili olarak katılmadıkları bir yürüyüş yüzünden tutuklu tutulmaları birçok açıdan muhalif tüm kesimlerin ses çıkarmaları gereken kabullenilemez bir durumdur. Arkadaşlarımızın davaları devam ediyor, biz takip edeceğiz, sizin de takip etmenize ihtiyacımız var.
Hatırlatalım, bu sene aile yılı değil. Bu sene ONUR YILI. Yaşatalım aşkım…”