Kayıt dışı, sigortasız, görünmez bir hayat: seks işçileri

Bugün 3 Mart Dünya Seks İşçileri Hakları Günü. Bir de; gasp edilen yaşamların, tacizin, şiddetin, ölümün hesabının hiçbir surette sorulamadığı her gün.

Yine, ısrarla, yılmadan soralım. Seks işçileri nerede barınacak, yardımlara nasıl erişecek, her an ve en çok da kriz anlarında maruz bırakıldıkları ayrımcılık ve şiddetin hesabını kim verecek.. 

Barınma her insan için temel bir ihtiyaç olmasına rağmen seks işçileri; kanun yapıcıların ve toplumun, “Benim mahallemde olmaz!” anlayışıyla, derinleşen bir yoksullaşma döngüsüne bırakılıyor. Seks işçilerinin ve seks işçiliğinin kriminalize edilmesi sömürünün artmasına ve üçüncü taraflara bağımlılığa yol açtığı gibi; seks işçileri, konut sözleşmeleri yaparken zorlanıyor (çoğu zaman konu sözleşmeye kadar dahi gelemiyor) ve konut bulduğunda da yaşadığı apartmanda ayrımcılığın yanı sıra tahliyeyle de karşılaşabiliyor. 

“Sigortasız ve kayıtdışı çalışıyoruz”

Seks işçisi Janset, barınma sorununun seks işçileri için, özellikle trans seks işçileri için her zaman gündemde olan ve bitmeyen bir konu olduğunu; pandemi sonrası derinleşen ekonomik kriz, artan yoksullaşma ve emlak piyasasının erişilemez rakamlara ulaşmasıyla bu sorunun katmerlendiğini belirtiyor: 

“Son yaşadığımız depremle beraber de seks işçileri olarak birçoğumuz evsiz kalma, barınacak yer bulamama, geçimimizi devam ettirecek yeterli kazanç yaratamama riskiyle karşı karşıyayız. İnsanlar, seks işçiliğinin kolay ve hızlı bir para kazanma yolu olduğuna dair yıllardır yorumlar yapıyorlar. Ama işin aslını, nasıl güvencesiz ve zor bir meslek kolu olduğunu bilmiyorlar. Sigortasız ve kayıtdışı çalışıyoruz seks işçiliği yaparken.” 

“Bana o daireyi verecekler mi”

3 ay içinde yaşadığı evi tahliye etmesi gerektiğini belirten Janset; fahiş ev kiraları, emlakçıların, ev sahiplerinin maruz bıraktığı ayrımcılıkları ve yaşadığı kaygıyı şöyle aktarıyor:

“Ev ararken emlakçıların ayrımcılığına ve yaftalamasına maruz kalıyoruz. Üstelik bizlerden ekstra memur kefil istiyorlar. Düzenli gelirimiz olmadığı için senet imzalatan dahi olabiliyor. Benim için şu an çok da kişisel bir sorun barınma. Çünkü, şu an oturduğum evi en geç 3 aya kadar tahliye etmem gerekiyor. 10 binli rakamlarla ifade edilen evlere nasıl kira ödeyeceğim kaygısı bi tarafta, ödeyebilecek olsam da bana o daireyi verecekler mi kaygısı diğer tarafta ciddi bir korku yaşıyorum. En son İstanbul'da bir trans kadın sokakta donarak ölmüştü. O aklıma geliyor. Arkadaşları varmış ancak yine de sokaklarda kalmış. Çevreniz olması, arkadaşlarınız olması da bir şey değiştirmiyor yani. Günün sonunda tek başınayız. Benim 4 tane kedim var, çocuklarım dediğim. Ben başımı sokacak yer bulabilsem, beni yanına birisi alabilecek olsa bile çocuklarımı alamazlar. Bugün 3 Mart Dünya Seks İşçileri Hakları Günü ama Türkiye'de herhangi bir yurttaşın dahi en temel haklara erişimi ‘makul’ olup olmadığı üzerinden mümkün. Kaygılıyım ve bunu da ilk kez bu denli derin yaşıyorum.”

“Seks işçileri ve lubunyalar deprem bölgelerinde ‘görünmez’ olmaya çalıştı”

Kahramanmaraş merkezli depremle birlikte seks işçileri ve lubunyalar, yine barınma problemiyle karşı karşıya kaldıkları gibi, deprem bölgelerinde de birçok şiddet ve ayrımcılıkla başa çıkmaya çalışıyor. 

Pembe Hayat Derneği Psikolojik Danışmanı Can Eren, depremzede seks işçileri ve lubunyaların maruz bırakıldığı problemleri şöyle değerlendiriyor:

Deprem sonrası hayatta kalan lubunyalar, depremde evlerinden çıkabildiklerinde büyük bir yıkımla karşı karşıya kaldılar. Tanıdıkları sokaklar ve mahalleleri tanınmaz haldeyken, birçok kez siyasiler ve toplum tarafından depremin sebebi olarak ve görünürlükleri üzerinden ayrımcılığa uğrayacaklarını düşünüp ve fark edip kendi cinsiyet kimlikleri üzerinden olası şiddet durumlarını engellemek için yoğun bir korku, kaygı ve güvensizlik hissederek olabildiğince “görünmez” olmaya çalıştı. Kimi yüzlerini atkı, şapka vb. kıyafetleriyle saklayarak kimliğini gizlemeye çalıştı kimi kimsenin kullanmayacağını düşündüğü depo gibi alanlarda depremin ilk şokunu yaşayarak fiziksel olarak gizlenmek zorunda kaldı. Acil yardımlardan yararlanmayı, bölgeden uzaklaşmayı ve güvenli bir alan arayışlarını kimliklerini gizleyerek sağlamaya çalıştı. Görece daha güvenli alanlara geçtiklerinde ise cinsiyet kimlikleri yüzünden sözel ve psikolojik şiddete maruz bırakıldı. 

Benzer bir şekilde seks işçiliği ile geçimini sağlayan translar “günah keçisi” ilan edilme korku ve endişesiyle, önceki müşterileri tarafından “görünmez” kılınıp tanınmazlıktan gelindiği, ayrımcı söylemlere maruz kaldığı ve yalnızlaştırıldığı deneyimleriyle güvenli bir alan arayışı içerisinde çaresiz, yalnız ve ötekileştirildikleri bir yerden yoğun azınlık stresiyle mücadele etti.