Ankara'daki LGBTİ+'lardan açıklama: "İsyan bayrağını çekiyoruz!"

Ankara'daki LGBTİ+’lar, 30 Ekim Pazar günü yapılan nefret yürüyüşüne karşı basın açıklaması yaptı: “Nefret yürüyüşlerine karşı isyan bayrağını çekiyoruz”

İstanbul'da, “Fikirde birlik ve mücadele platformu” adı altında bir araya gelerek LGBTİ+'lara karşı yapılan nefret yürüyüşü; "Ankara Sivil Toplum Platformu”nun 

çağrısıyla 30 Ekim Pazar günü Ankara Ulus'ta 'Ailen Saldırı Altında' ismiyle yapıldı.

Nefret yürüyüşüne karşı dün (31 Ekim) LGBTİ+’lar, hukuksuzluğu gözler önüne sermek, nefrete karşı dayanışma çağrısı yapmak için İHD Ankara Şubesi'nde basın açıklaması yaparak, “Nefret yürüyüşlerine karşı isyan bayrağını çekiyoruz. Nefrete inat yaşasın hayat” yazılı pankart açtı.

'Kutsal aile masalına kanmıyoruz' diyen LGBTİ+'lar, "Aileye yönelik politikalarınızı kılıf olarak kullanıp LGBTİ+ların yaşamına müdahele etmeye çalışmanızı kabul etmiyoruz" dedi.

Açıklamanın tam metni:

İstanbul’da Yesevi Alperenler Derneği’nin ve 150 sözde STK’nın “Fikirde birlik ve mücadele platformu” adı altında bir araya gelerek gerçekleştirdiği nefret yürüyüşünden sonra bir nefret yürüyüşü de Ankara'da Sivil Toplum Platformu'nun tertibiyle 30 Ekim Pazar günü 13.30’da Ulus’ta gerçekleştirildi.

LGBTİ+ların gerçekleştirdiği onur yürüyüşleri polis şiddeti, valilik yasakları ile engellenmeye çalışılmış, Boğaziçi Onur Yürüyüşü’nde 70, İstanbul Onur Yürüyüşünde 373, ODTÜ Onur Yürüyüşü'nde 38, Eskişehir Onur Yürüyüşü'nde 10, Ankara Onur Yürüyüşü' nde 45 ve sene içerisindeki diğer LGBTİ+ etkinliklerinde yaşanan gözaltılarla beraber sadece bu sene toplam 582 LGBTİ+ polis işkencesiyle gözaltına alınmıştı. Biz LGBTİ+lar yaşamımız ve haklarımız için yürüdüğümüz için şiddete, tacize, işkenceye ve türlü hakaretlere maruz kalırken yaptıkları yürüyüşlerle nefreti örgütleyen ve bizi hedef gösteren cemaatler, tarikatlar ve faşist çetelerin önü bizzat devlet eliyle açılmıştır. En temel hakları olan ifade özgürlüğü, barışçıl yürüyüş ve protesto hakkı bu şekilde kısıtlanırken LGBTİ+ları hedef gösteren yürüyüşler ‘kamu spotu’ olarak bile yayınlanmış, bizlere saldıran polisler bu nefret yürüyüşlerini adeta koruyup kollamıştır.

Toplumsal muhalefetin eylemlerine yasaklar getiren valilik bu eylemler karşısındaki sessizliğiyle yürüyüşlere adeta onay vermiştir.

Halkın haber alma hakkını engelleyen nitelikte sansür yasasının geçmesiyle toplumun tüm ezilenleri ile birlikte LGBTİ+lara yönelik yapılan haberlere de ‘dezenformasyon’ denilerek sınırlamalar getirilmesi tehdidi ile karşı karşıyayız. Esat-Eryaman gibi dosyalarının zaman aşımına sürüklenmesi, sansür yasası ve bu nefret yürüyüşleri ile birlikte LGBTİ+lara yönelik nefret suçlarının artmasının, LGBTİ+ların kamusal alanlardan silinmesinin önü açılıyor ve biz lubunyalar her gün yeni bir mücadeleye uyanıyoruz.

Geçtiğimiz günlerde Kemal Kılıçdaroğlu’nun, “başörtüsüne özgürlük” çıkışına cevaben Erdoğan’ın el yükseltip Anayasa’ya İslami hükümlere göre kadın ve LGBTİ+ karşıtı maddeler eklemesi girişimi ile karşı karşıyayız.  Erdoğan ‘Aile yapısıyla ve ailenin korunmasına yönelik değişikliklerle ilgili’ hazırlığa dair yaptığı açıklamada: “Güçlü bir millet, güçlü aileden olur. Son zamanlarda topluma LGBT’yi soktular. LGBT’yle birlikte de bizim aile yapımızı dejenere etmenin gayreti içerisindeler. Biz olması gereken ne ise onu yapacağız. Biz kimlerin LGBT’ci olduğunu biliyoruz zaten." dedi.

Nefret yürüyüşünün çağrısını yapan kurumların ‘Aile ortak paydamız’ derken bahsettikleri ailenin ne olduğunu biliyoruz. Anlattığınız, kadının ev içi emeğinin sömürüldüğü, erkek egemen, kadına, çocuğa şiddeti ve LGBTİ+ çocuklara yönelik istismarı barındıran ‘kutsal aile masalı’na kanmıyoruz. Üremeye dayalı heteroseksist ve onun ‘normal’, sözde sapkınlıktan koruduğunuz çocuklarından oluşan aileye mahkûm değiliz. Aileye yönelik politikalarınızı kılıf olarak kullanıp LGBTİ+’ların yaşamına müdahale etmeye çalışmanızı kabul etmiyoruz! Onların nefretine karşı bizler gücümüzü; varoluşumuzdan, özgür, eşit, sınıfsız, sınırsız sömürüsüz bir yaşam için sokaklarda yan yana mücadele eden tüm LGBTİ+lardan, gullümümüzden, madiliğimizden, en önemlisi dayanışmamızdan alıyoruz. Mücadelemizi Taksim’den, Ankara’dan, ODTÜ ve Boğaziçi Onur Yürüyüşleri’nden, seçilmiş ailelerimizden alıyoruz. Direncimizi Pürtelaş’ta, Bornova Sokak’ta, Küçük Bayram Sokak’ta direnen trans seks işçilerinden, Boysan’dan, Zeliş’ten, Hande’den, Zirve’den, Ahmet’ten, Hande Buse’den, Berrak’tan alıyoruz. Hafızamız Esat-Eryaman’a, siyah pembe üçgenlere dayanıyor. Buradayız, başlangıcından beri varız ve var olmaya devam edeceğiz.  Sevgili Lubunyalar, Biricik Arzu’nun da dediği gibi “Elbet bir gün kaybedecekler! Ve gidecekler! Ama rahat rahat gitmelerine asla ama asla izin vermeyeceğiz!” O gün gelene kadar da asla yalnız değilsiniz. Bizler buradayız ve bir aradayız!