Karartılan caddeler, gelemeyen adalet: Esat-Eryaman davası

Esat ve Eryaman’da seks işçisi trans kadınlara yönelik saldırıların arkasında kimler vardı? Baskı, şiddet, gasp ve yağma neden bir türlü cezalandırılmıyor? Esat-Eryaman davasının 31 Mayıs’taki duruşması öncesi dünden bugüne yaşananlar?  

İstanbul’daki Ülker Sokak’tan, Ankara’daki Esat- Eryaman’a günümüzde Bayram Sokak ve İzmir’de yoğunlaşan transfobik nefret saldırıları ivmesini kaybetmeden devam ediyor. Esat - Eryaman Davası’ndan çıkacak karar yaşanan bu saldırılar için emsal karar olabilir mi? LGBTİ+ hak savunucuları senelerdir bu sorunun yanıtı için mücadele ediyor. 16 yıldır devam eden davada adalet bir türlü sağlanmıyor.

Davadaki yeni perde 31 Mayıs saat 14.00’te Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde açılacak. Duruşmaya giderken dava öncesinde ve 16 yılda yaşananları derledik.

“Caddenin sokak lambaları hep karanlıktaydı

2006 yılının Nisan ayında KC Grup adlı bir inşaat firmasının Eryaman’ı “soylulaştırma” çalışmalarıyla orada iskân eden seks işçisi trans kadınlara yönelik ilk saldırılar başladı. 30 seks işçisi travesti ve trans kadın taşlar, sopalar, kurşunlamalar ve ev baskınlarıyla yerlerinden edildi. 

Saldırganların sadece transların çalıştıkları caddede değil, aynı zamanda evlerine gelerek de sürdürdükleri şiddet, gece gündüz demeden devam etti.

O dönem Eryaman’da bulunan Şehit Osman Avcı Karakolu’na 24 trans kadın şikayette bulundu. Bilinen isimler, plakalar ve Şammas Taşdemir şikâyet edildi. Şikayetlerden bir sonuç alınamadı. Ayrıca yerlerinden edilen trans kadınların bir kısmı Mersin’e gitmek zorunda kaldığı için süreç takip edilemez hale geldi.

Pembe Hayat LGBTİ+ Dayanışma Derneği’nin hazırladığı ve YouTube’da yayınlanan Yıllar Affetmez Sözlü Tarih Belgesel Serisi’nin ikinci bölümünde konuşan Zeynep Ersürer’in de olayları anlatırken belirttiği üzere, Eryaman’nın soylulaştırma ve inşaat sektörü üzerinden “zenginleşme” için bir fırsat olarak görülmesi başlayan ve ardı arkası kesilmeyen saldırılara, ranta ve transfobiye kılıf olarak kullanıldı.

O dönem yayınlanan Gacı Dergisi’nin Ocak-Nisan 2006 sayısında saldırılar şöyle anlatılıyordu:

Her ne kadar bu olaylar polislerin yanında olsa da polis bir tanesinin kolundan tutup da "Nedir sizin amacınız?" demiyor. Polisler olaylara karışmıyor. Ve o gün arkadaşlar gözaltına alınıyor, mahkemeye çıkacaklar... Bir de bir şeyi daha söyleyeyim, daha önce söylemeyi unuttum. Olayların başladığı günle bizim Eryaman'dan kaçtığımız güne kadar, tüm geceler bizim durduğumuz yoldaki sokak lambaları kapatılmıştı. Yani sokak lambaları özellikle söndürülmüştü. Yani burayı bir cadde düşünün, burayı da başka bir cadde, sadece bizim takıldığımız caddenin sokak lambaları hep karanlıktaydı.”

 

Saldırıya uğrayan translar eylem yaptı: “Burdayız, Alışın!”

Eryaman’daki saldırılardan sonra trans kadınlar, olayları protesto amacıyla Haziran 2006'da Ankara’da yürüyüş düzenledi. Eryaman’da yaşayan travesti ve transseksüellere karşı sürdürülen sistematik saldırıları protesto etmek için Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği’nden de 30 kişi İstanbul’dan Ankara’ya geldi.

"Teşhirci değil travestiyiz", "Travesti kimliğimiz engellenemez", "Ayşe Fatma'yı, Ahmet Mehmet'i, birbirlerini sevebilmeli", "Mehmet Barışı seviyor", "Seks işçiliği kader değildir" yazılı pankartlar hazırlayan trans kadınlar Kurtuluş Parkı’nda toplandı.

Yürüyüşte trans kadınlar basın açıklaması yaptı. Açıklamanın altında imzası olan dernekler Antalya Gökkuşağı GL, Bursa Gökkuşağı Derneği, Kaos Gey Ve Lezbiyen Kültürel Araştırmalar Ve Dayanışma Derneği (KaosGL), Lambdaistanbul LGBTT Dayanışma Derneği, Pembe Hayat LGBTT Dernek Girişimi’ydi.


Saldırılar Esat’a sıçradı

2007 yılının Ocak ayında saldırılar Esat’a sıçradı. 13 - 14 Ocak’ta; Etlik, Kurtuluş ve Ballıbaba’da satırlı saldırılar, fiziksel şiddet ve gasp olayları yaşandı. Sonradan çeteyle bağlantısı olduğu anlaşılan Ayhan adındaki şahıs trans kadınları var olan çete saldırılarından “korumak” adı altında kişi başı 5 bin TL haraç talep etti ve verilmemesi durumunda trans kadınları ölümle tehdit etti. Bu olayların ardından birçok kez suç duyurusunda bulunuldu ancak şikâyetlerden sonuç alınamadı. 

Bu olaylardan sonra kurulan Pembe Hayat LGBTT Dayanışma Derneği ve eylemciler tarafından Ankara’da her Perşembe mumlu oturma eylemleri yapıldı.

Avukat Senem Doğanoğlu 2019 yılında Kaos GL’ye verdiği bir röportajda durumu şöyle aktarıyor: 

“Eşzamanlı olarak Esat olayları başlayınca çok uzunca bir süre bir şey yapmadı emniyet. Artık her gece birilerinin yaralandığı, malına zarar verildiği, telefondan da tehdidin başladığı bir sürece döndü ve o zaman işte kefenli eylem dönemi başladı. ‘Artık bu şiddet önlenmiyorsa biz açlık grevine yatıyoruz’ dendi. Her gece mumlu eylemler yapılmaya başlandı. Kefenlerle eylemler yapıldı. LGBTİ örgütlerinin ve kadın örgütlerinin katıldığı, sessiz protestolar başladı ve bir süre sonra Çankaya emniyeti bizi aradı. Kısacası toplumsal baskının çok etkili olduğu bir süreçti, toplumsal baskı olmasaydı Çankaya emniyetine kimse o talimatı vermeyecekti.”

Yapılan eylemler sonucu, suç duyurularının ilk kez ciddiye alınmasıyla saldırganlardan 3 kişi (Şammas Taşdemir, Ayhan Günay, Harun Çavdak) yakalandı.  3 Şubat’ta Ayhan Günay ve Şammas Taşdemir tutuklandı. Saldırganlar mala zarar vermek suçundan beraat alırken, yaralama suçlarından 2-6 ay arasında değişen cezalar aldı. İlk kez saldırganların bir çete olduğu vurgulandı.

Eylemler bu karar neticesinde sona erdirildi. Pembe Hayat’ın davaya müdahillik talebi reddedildi. 

Dilek İnce pompalı tüfekle öldürüldü

10 Kasım 2008’de Dava sürecinde tanık makamında olan, saldırganların teşhisinde ve eylemlerde de yer alan Bahar (Dilek İnce) Etlik’te arabasının içinde pompalı tüfekle başından vuruldu.

Kaldırıldığı Dışkapı Araştırma Hastanesinde yoğun bakıma alınan İnce, 11 Kasım’da hayatını kaybetti. Kaos GL'nin bildirdiğine göre, İnci’nin başında sekiz adet saçma
tespit edildi. Katili hala bulunamadı.

Dosya Yargıtay’a gitti

Avukatlar Senem Doğanoğlu ve Hakan Yıldırım’ın takip ettiği dava 2008’de sonuçlandı. Sanıklardan Şammas Taşdemir’in, trans kadınların gittikleri kuaföre yönelik baskında silahla yaralamadan 45 ay; diğer sanıklar Harun Çardak ve Ahmet Günay’ın 40’ar ay, Kurtuluş bölgesindeki trans kadınlara yönelik silahla yaralama eylemlerinden dolayı Ahmet Günay'ın 34 ay cezalandırılmalarına karar verildi.

Mahkeme, saldırganların çete olduğuna hükmetti ancak hükmü alt sınırdan kurdu. Yağma iddiasından ceza vermedi. Karar temyiz edildi.

Mevcut ceza kanununda “nefret suçu” tanımı geçmediğinden (tam olarak adı konmamış olsa da) “önyargıların tetiklediği düşüncelerle suç işlendiği” hâkim tarafından vurgulandı. Saldırganların yağma suçundan da ceza almaları için karar temyiz edildi ve dosya Yargıtay’a gitti.

2011 yılında Yargıtay savcısından tebliğname geldi. Saldırganların çete olması ve yaralama suçuna ek olarak yağma suçunun da olduğu vurgulandı. Ayrıca saldırganların haraç istemesi “ekonomik çıkarın peşinde oldukları” şeklinde gerekçelendirilerek, verilen cezalar yetersiz bulundu ve karar bozuldu.

2013 yılında hala devam eden davada, davacılardan birinin tebligatı ve bir diğerinin vekâleti olmadığı için bu belgeler tekrardan istendi ve davacılar gerekli işlemleri tamamladı. Dosya’nın Ankara’ya gelmesi çok uzun sürdü.

O sırada davaya bakan mahkemeler değişti. Ceza Muhakemesi Kanunu’ndaki değişiklikler ile dava bir mahkemeden diğerine gitti, geldi. Nihayetinde 2018 yılında dava yeniden Yargıtay’a gitti. Yargıtay’ın kararının ardından yeniden yargılama başladı.

Trans kadınlar şimdi yeniden adalet arayışında. Davada beş duruşmadır bir türlü karar çıkmıyor. Altıncı duruşma 31 Mayıs günü saat 14.00’da Ankara 30. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. Davanın yeniden görülmesi ile kampanyaya başlayan Pembe Hayat, tam da Eryaman-Esat saldırılarında kurulduğunu hatırlatarak, “Zamana Bırakmıyoruz” diyor ve adalet talep ediyor?