Günümüzde medya; bilgiye ulaşma, bilgiyi yaygınlaştırma, kamuoyu yaratma, iletişim kurma ve toplumsal dönüşüm sağlama gibi işlevleriyle hayatlarımızda değen ve düşüncelerimizi şekillendiren bir araç. Karşımıza çıkan haberler referans verdikleri kaynakların seçimi, hikaye kurguları ve tercih ettikleri görseller, kullandıkları dil ve başlık ile toplumsal algının şekillenmesinde önemli rol oynuyor.
Medyada nefret söyleminin üretimi, meşrulaştırılması, yaygınlaştırılması ve teşvik edilmesi de kullanılan öğelerle başlıyor. Translar yapılan haberlerde çoğunlukla kalıp yargılar ve ayrımcı bir dil ile temsil ediliyor. Dahil oldukları meselelerde faillikleri vurgulanarak kriminalize ediliyor ya da mağduru oldukları şiddet olaylarında maruz kaldıkları şiddet sıradanlaştırılıyor. Yalnızca yeraltı deneyimler, kriminal durumlar ya da şiddet haberleri ile gündeme geliyor. Hiç değilse doğumda atanan isimleri ya da geçiş/uyum öncesi süreçleri rızaları dışında afişe ediliyor.
Translara yönelik şiddetin son halkasını oluşturan trans cinayeti haberlerinde dahi kullanılan dil kalıp yargılar ve ayrımcı tutumlarla şekillenerek nefret söylemi üretiyor ve haberin odağındaki nefret suçunu meşrulaştırıyor ve nefreti teşvik ediyor. Bu durum halihazırda marjine itilmiş transların yaşamlarını daha da savunmasız hale getiriyor.
Nefret söylemi, belirli bir kişiye ya da topluluğa yöneltilen, önyargı taşıyan, aşağılama veya tehdit eder tarzda üretilen ve yaygınlaştırılan söylem olarak tanımlanabilir. Nefret suçu ise, nefret söyleminin ve/ya bu tür ayrımcı saiklerin eyleme dönüşmesiyle ortaya çıkar: Fiziksel saldırı, mala veya cana kast, sözlü taciz veya tehdit.
Nefret söylemi, toplumsal algıyı dezenforme eder ve translara yönelik önyargıların pekişmesine ve ayrımcı tutumların meşru şekilde yaygınlaşmasına neden olarak nefret suçlarına kapı aralar. Medyada kullanılan dil, söylemler ve temsil biçimleri, translara yönelik olumsuz algıları normalleştirir ve nefreti besler. Özellikle translara yönelik şiddet olaylarında mağdurları suçlayıcı veya maruz kaldıkları ihlalleri meşrulaştıran yaklaşım, toplumda nefretin sıradanlaşmasına ve nefretin eyleme dönüşmesine zemin hazırlar.
20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Transları Anma Günü vesilesiyle hatırlatmak isteriz: Yaşamlarımıza kast eden, deneyimlerimizi önemsizleştiren ve maruz kaldığımız ihlalleri meşrulaştıran söylemlerle mücadele etmek hepimizin sorumluluğu! Şiddet de, şiddeti önlemek de söylemde başlar!
Bir adım gerisi nefret söylemi, bir adım ilerisi nefret suçu!
Daha fazla bilgi için Pembe Hayat Derneği tarafından hazırlanan Gazeteciler için Trans Medya Rehberi’ne göz atabilirsiniz. (buraya köprü)
Bu içerik hazırlanırken KaosGL’nin “Dört maddede nefret söylemi nedir?” başlıklı yazısından ve Hrant Dink Vakfı’nın “Trans Kadın Cinayeti Haberlerinde Ayrımcı Söylem” başlıklı raporundan yararlanılmıştır.