İzmir Barosu: Mücadeleden asla vazgeçmeyeceğiz!

İzmir Barosu Yönetim Kurulu üyelerinin katıldığı basın açıklamasını, LGBTİ+ Hakları Komisyonu üyesi LGBTİ+ aktivisti Stj. Av. Mahmut Şeren okudu. Baro adına açıklamayı okuyan Şeren, 17 Mayıs’ın tarihinden bahsederken, bu günün dünya çapında cinsel yönelimlere ve cinsiyet kimliklerine karşı önyargıları yıkma, nefret söylemi, nefret suçu ve her türlü şiddete karşı mücadele günü olarak sahiplenilmesinin ve anılmaya başlanmasının altını çizerken, İzmir Barosu olarak yaşanan ayrımcılık ve hukuksuzluğa karşı mücadele edeceklerini bildirdi.
 

“LGBTİ+’lar sistematik şekilde ayrımcılığa uğruyor!”

İzmir Barosu’nun gerçekleştirdiği açıklamanın devamı şu şekilde:
 
“Her yıl binlerce LGBTİ+, cinsel yönelimi ve cinsiyet kimliği nedeniyle sistematik şekilde ayrımcılığa uğruyor, şiddete maruz bırakılıyor hatta nefret cinayetleri ile katlediliyor.
Her türlü şiddete hayır diyenler biliyor ki; erkek egemen, heteroseksist, cisseksist ve militarist bu düzen kendi formunda olmayan ne varsa yok ediyor! Tam da bu nedenle; ataerkil düzenin varsaydığı kalıplara ve “genel ahlak kurallarına” meydan okuyan LGBTİ+'ların, sistematik bir biçimde şiddetin hedefi olması politik bir sorundur!
Açıkça yazılı olmasa da İkili cinsiyet düzeninde yer alan ve Anayasanın 10. Maddesine göre eşitliği sağlaması amaçlanan kanunlar, cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eşitliğini sağlayıp, herkesi kapsamadıkça, bu Anayasal gereğe uygun olamaz. Doğuştan sahip olunan haklar; eğitim, sağlık, barınma, haberleşme dahası ve en temeli yaşam hakkı, amasız herkes için eşit uygulanması gereken, insan olduğumuz için, doğuştan sahip olduğumuz haklardır!”
 

“Bu mücadele avukatların da mücadelesidir”

Bu bağlamda bugün LGBTİ+’ların hak mücadelesi, Türkiye’de ve dünyada yürütülen diğer hak mücadelelerinden işçilerin, kadınların, çocukların, etnik ve dini ayrımcılığa uğrayanların mücadelelerinden kopuk ve bağımsız değildir. Bu yüzdendir ki, bu mücadele toplumun her kesiminin, tüm hak savunucularının ve dolayısıyla da avukatların mücadelesidir.
Ülkemizde ne kanun koyucular ne de devlet erkanı bu alandaki nefreti engellemek için çaba sarf etmektedir. Aksine, “hastalık, sapkınlık” gibi ifadelerle LGBTİ+’lara yönelen nefreti körüklemektedir.
 

“Bu mücadeleye destek verenler, kazandıkları alanları bırakmayacaklar!”

Bu nefret söylemleri etkisiyle; 13 Mayıs günü Antalya’da öldürülen trans kadın Gökçe Saygı, İzmir’de Ocak ayında polis tarafından aleni bir şekilde katledilen Buse Şeker, “kimse sesimizi duymuyor” şeklinde haykırdıktan sonra bedeni yanmış halde ormanda bulunan Hande Kader ve nicelerinin başına gelenler devletin ve kamuoyunun utancıdır!
Bugün bir kez daha tüm kamuoyunu transfobi ve homofobiye karşı ses çıkartmaya, bu sesi çoğaltmaya davet ediyoruz. Ve ilan ediyoruz ki; Bu mücadeleye destek veren meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, aktivistler, hak savunucuları kazandıkları alanları asla bırakmayacaklar!